Bu güne kadar tercih döneminde bir çok insan gerek sosyal platformlarda gerekse tanıdıklar aracılığıyla bana tercihlerle ilgili sorular sordu. Ben de tercih dönemi gelmişken insanların faydalanabileceği iki yazılık bu seriyi yazma kararı verdim. İlk yazımda zamanında çok ihtiyaç duyup, hiçbir yerde bulamadığım bilgileri SDÜ vs GAÜN tıp karşılaştırması özelinde tıp fakültesinde ve genel olarak üniversitede neler olacağını ilk elden yazmıştım. Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum: Tıp Tercihi Yapmak: SDÜ Tıp vs GAÜN Tıp
Kabul edelim Türkiye’de üniversite sınavını tamamlayıp tercih yapmamız istendiğinde hiçbirimiz ne üniversitenin ne olduğunu ne de bu hayatta ne yapmak istediğimizi biliyoruz . İşin kötüsü 18li yaşların verdiği özgüvenle, hayatı en iyi ben bilirim modunda takılıyoruz. Daha kendimizi tanıyamadığımız bu dönemde; çoğunluğunu sosyal medyada gördüğümüz kısıtlı ve son derece yozlaşmış bilgiyle hayatımızın geri kalanında ne yapmak istediğimiz sorulduğunda durup adam akıllı düşünmüyoruz.
Doğruya doğru, Türkiye’de yaşıyoruz. Bu sınavı gerçekten önemseyenler olarak hiçbirimiz lise bitince kendimizi tanımış olabilecek lükse sahip değiliz. Zaten burası: insanların genelinin kendi seçtiği yollarda yürüdüğü değil; daha doğduğunda alnına yazılmış olan yolları yürümek zorunda olduğu bir coğrafya. İlla ki kendini lisede tanıyabilecek kadar şanslı insanlar vardır. Ancak çoğumuzun sınıf atlamak için basamak olarak gördüğü üniversite sınavını, o elit zümrenin çocuklarının pek takacağını sanmam.
Hal böyle olunca 18 yaşında tercih yaparken istediğimizi sandığımız şeyleri yıllar sonra gülerek hatırlamamız çok olası. Ben idealist bir insan olarak, kendimi tamamen mesleğime adayacağım hayaliyle tıp tercihimi yapmıştım. Bu gün hala büyük hayallerim var ancak on sekizimde önem vermediğim eğlence ve mutluluğa şu sıralar daha çok önem veriyorum.
Devam etmeden önce kendiniz tanımak adına şunu sorun: “İnsanları ne kadar seviyor, ne kadar tolere edebiliyorum?”. Bu soru klinik doktorluğu isteyip istemediğinizin bel kemiğini oluşturacak. Karşıdaki insanın sizi hiç dinlemediği, dinlese de anlayamayacağı zamanlar gelecek. Bir insanı kurtarmak için fedakarlık yapmanız gerekebilecek. Buna hazır olup olmadığınızı, isteyip istemediğinizi kendinize sormakta fayda var.
Tıp Fakültesini Seçmeden Önce
Tıp fakültesini araştırma döneminde “Tıp okunmaz” fetişi sahibi doktor ve doktor adaylarıyla sıkça karşılaşacaksınız. Ben o tiplerden değilim. Eğer tıp okumak istiyorsanız, hiç kimsenin sizin tercihinize karışma hakkı olmadığına inanıyorum. Ayrıca kim ne derse desin doktorluk da güzel sayılabilecek bir meslek.
Ben tıp fakültesine isteyerek, sevinçle başladım. Ancak bugün tekrar tercih yapabilecek olsaydım şahsen bilgisayar mühendisliğini de ciddi bir şekilde değerlendirirdim. Bunun tek sebebiyse ilgimi çekmeyen şeylerle uğraşmak zorunda olduğum için ilgi alanlarıma zamanımın kalmaması. Sadece ama sadece nörobilim ilgimi çektiği için, nörolog olma amacıyla başladığım okulda cerrahi alanlar da dahil olmak üzere zamanımı ilgimi çekmeyen, unutacağım konuları öğrenmekle geçiriyorum. Sınavlar da çok fazla mesai zamanımı istediği için zamanımı olabilecek en verimli şekilde değerlendirmem gerekiyor. Bazen ilgi alanıma dair tek bir kitap okuyamadığım haftalar oluyor. Bu durum ister istemez zamanımın boşa geçtiği hissiyatını yaratıyor.
Siz de eğer idealist duygularla ve belirli hedeflerle geliyorsanız ilgi alanlarınıza istediğiniz kadar zaman ayıramayacağınız gerçeğini kabullenerek gelmelisiniz.
Dediğim gibi sınavlara ayıracağınız mesai çok fazla. Özellikle 2. 3. ve 4. sınıflarda sınavlara ayıracağınız süre, üniversite sınavına ayırdığınız sürenin 3-4 katına kadar varabilecek. Bazen o stajı veya komiteyi başından kaçırdığınızda sıfırdan toplamakta zorlanacaksınız ve sinir stres altında sınavlara gireceksiniz. İlk 3 sene başarısız komite sınavları verdiyseniz geri toplamak son derecede zorlu bir çalışma gerektirecek ve bu tüm seneyi heba etmenize sebep olabilecek. Sosyalleşme-kişisel gelişim-spor/hobi faliyetlerinden seçim yaparak çalışma rutininize bu faaliyetleri yerleştirmek için ekstra çaba harcamanız gerekecek.
Basitçe anlatmak gerekirse ortalama bir öğrenci olabilmek için her gün 3-4 saat çalışmanız gerekecek. Eğer sınıfı sınırda geçen bir öğrenci olmak istiyorsanız bile sınava 2 hafta kala günlük 8 saat sınava ayırmanız gerekecek. Bu durumda geçseniz bile, Türkiye’de uzman olmak istediğiniz zaman TUS’a – USA’de uzman olmak istediğiniz zaman USMLE’e temeliniz olmadan gelmiş olduğunuz için fakültede çalışmadığınız zamanı daha fazla çalışarak telafi etmek zorunda kalacaksınız.
Uzmanlık eğitimine başlayıp asistan doktor olduğunuzda da çalışmaya devam edeceksiniz, uzman doktor olduğunuzda da… Bir araştırmada ortalama bir doktorun güncel kalabilmesi için günlük okuması gereken makale sayısı 6 olarak saptanmış. Kısacası iyi bir uzman doktor olmak istiyorsanız hayatınız çalışarak, öğrenerek geçecek. Bunu benim gibi kabul ettiyseniz ne ala, umuyorum bu enerjinizi benden daha uzun süre taze tutabilirsiniz.
İyi Bir Öğrenci Oldunuz, Ya Sonra?
Çalışıp, iyi bir öğrenci olduğunuzda da işiniz bitmeyecek. Şu anda Türkiye’de tıp fakültesi okuyan her gencin aklında olan bir soru var. Türkiye’de kalıp TUS’a mı çalışmalıyım, Amerika için USMLE’de mi şansımı denemeliyim yoksa Almanca öğrenerek Almanya’ya giden doktorlar kervanına mı katılmalıyım. (Kendi tercihim USMLE yönünde)
Tıbbiyeli arkadaşlarımın bu konuyu düşünmelerinin sebebi emeğinizin karşılığını almanın Türkiye’de zor olması. Az önce derslere harcayacağınız mesaiden bahsettim. Türkiye’de doktor olursanız bir o kadar mesaiyi de hastanede çalışırken harcayacaksınız. Asistan doktor olduğunuzda gün aşırı 36 saatlik nöbetler tutacaksınız. Uzman olduğunuzda da bu nöbetler devam edecek. Şahsen ben asistan abi/ablalarımın o çalışma temposuna nasıl dayandıklarını anlayamıyordum. Ve doktor olduğunuzda bu çalışma yükünü 5 ay sürdürüp, yemeden içmeden kenara atarsanız bir Tofaş alabilecek parayı biriktirmiş olacaksınız.
Sadece emeğinizin karşılığını alamamak da değil; sık sık sağlıkçıya şiddet haberleri, hocalarınızdan/asistanlardan duyduğunuz burada doktorluk yapılmaz serzenişleri ve mobbing dedikoduları moralinizi bozacak. En nihayetinde siz de bahsettiğim kararı verme aşamasına geleceksiniz. Dolayısıyla şimdiden bunu hesaplayarak tıp fakültesini tercih edip, uzun vadeli plan (dil öğrenme, USMLE müfredatında çalışma yapma vs.) yapmanız en iyisi. Çünkü bir noktadan sonra istediğiniz kararı vermek için eliniz kolunuz bağlı olabilir.
Uzmanlığa Hazırlık Süreci
Uzmanlığa hazırlanmak da kolay olmayacak. Hangi yolu seçerseniz seçin uzman olabilmek için çok çalışmanız gerekecek. Çalışmanız da yetmeyecek Amerika’da doktor olabilmek için 4 aşamalı sınava çalışmanın yanında iyi bir CV sahibi,120 bin TL kadar paranız ve iyi bir özgüveniniz olması gerekecek -Ve şimdiden söyleyeyim Amerika taze kan seven bir ülke, mezun olduktan 5 yıl içinde oraya geçmiş olmanız gerek-. Almanya içinse iyi bir tıp bilgisinin yanında Almanca bilmek zorundasınız.
Tıp fakültesinde herkes yurtdışına gitmek istese de çoğu insan yabancı sulara açılma cesaretini kendinde bulamıyor. Yani yurt dışı uzmanlığı hayaliyle başlamış olsanız bile muhtemelen eksik özgüveniniz sizi TUS’a çalışmaya itecek. Zaten etrafınızda olan arkadaşlarınızın çoğu TUS’a çalıştığı için sürü psikolojisine gireceksiniz.
Ayrıca tıp fakültesi 1. dönemden itibaren sizi kafalamaya çalışacak, kan emici TUS dershaneleri; üzerinizde kısa zamanlı indirim adı altında yahut dershanesiz TUS kazanılamaz diyerek baskı uygulayacak. Dönem 4 itibariyle bu dershanelere kaydolmuş çoğu arkadaşımın pişman olduğunu da yeri gelmişken belirteyim. Bu dershanelerin fiyatı: 24 Bin TL (Asistan maaşıyla 8 ayda ödersiniz merak etmeyin(!)).
Ayrıca ilginizi çeken bir uzmanlık dalı varsa ne güzel. Şimdiden böyle bir uzmanlık hayaliniz olursa aklınızda tutacağınız bilgileri geleceğe yönelik seçerek uzun vadeli avantaj yaratabilirsiniz. Eğer yoksa da staj alırken böyle bir uzmanlık dalı seçmeniz olası.
Tıp Tercihi Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler:
Zannediyorum tıp okumanın tüm zorluklarından kısaca bahsettim. Bütün bu süreçlere tamamsanız, bir de tıpa ilginiz varsa çok güzel. (Tıpa ilginiz var mı anlamak için Guyton Fizyoloji kitabına bir göz atabilirsiniz). Tıp fakültesini okumamanız için hiçbir sebep yok. Hatta okurken zaman zevk alma olasılığınız çok yüksek. Eğer ömrünüz çalışarak geçsin istemiyorsanız, insan sevmiyorsanız, sosyallik olmazsa olmazınızsa tıp size göre olmayabilir.
Kısaca tercih yaparken dikkat etmeniz gerekenlere de değinmek istiyorum. Öncelikle okulunuzun dilini seçin. İngilizce mi, Türkçe mi eğitim almak istiyorsunuz? İngilizce eğitim alabildiğiniz durumlarda, eğitiminizi yabancı dilde almanız bence daha avantajlı. Zaten iyi bir doktor olmak istiyorsanız İngilizce bilmemeniz gibi bir şansınız yok. Benim bahsettiğim avantaj kendinizi İngilizce’de ifade etme pratiği ve terminolojiye orijinal dilde hakim olmak.
Ancak İngilizce tıbbın her üniversitede olmadığını, bu yüzden Farabi ve Yatay Geçiş gibi programlarda olası zorluklarla karşılaşacağınızı ve ayrıca hazırlık okumak zorunda kalarak okulu 1 sene uzatma ihtimalinizin olduğunu da söylemeliyim. Eğer Gaziantep gibi bir okulda okuyacaksanız ve okulunuzu değiştirmeyecekseniz bence okulun taban sıralamasına bakmadan tercihinizi İngilizce yönünde yapın.
Onun dışında dikkat edeceğiniz en önemli ikinci unsur okuyacağınız şehir. Sizin mutlu olup olmayacağınızı belirleyen en önemli etken. Mutlu olamadıktan sonra zamanınız bomboş geçer, zamanla patates çuvalına dönersiniz. Mutlu olmak verimli bir yaşamın en önemli komponenti. Kural olarak batıdaki şehirler doğudan, merkezi şehirler periferden iyidir. Tabi mutlu olunacak şehir kişiden kişiye değişeceği için mutlaka o şehrin, hatta mümkünse o fakültenin öğrencileriyle -mutlaka birden fazla kişiyle iletişime geçin, tek bir insanın görüşleri her zaman yanıltıcı olacaktır- iletişime geçip şehir ve fakülte hayatını öğrenmeye çalışın. Bu öğrencileri ekşisözlük’ten, Instagram’dan, Twitter’dan veya Facebook’tan bulabilmeniz mümkün.
Son olarak fikir vermesi açısından hastaneye ve okulun kuruluş yılına internetten şöyle bir göz atmanızda fayda var. Sonuçta 3 yılınız o hastanede geçecek. Daha modern ve büyük bir hastanenin sizi daha mutlu etmesi daha olası.
Ve tıp fakültesi tercihi ile ilgili önemi olmasa da önemli olarak lanse edilen bazı mitler var:
1-Kadavra Sayısı: Hiç ama hiçbir önemi yok. Kadavra başında alacağınız eğitim tıp hayatınız boyunca 30 dakikayı geçmez.
2-Akademisyen Sayısı: Quality>Quantity olduğu için sayı çok yanıltıcı bir şey. Tabi fazla sayıda akademisyen barındıran okulda daha fazla iyi hoca olması olası. Olmayadabilir; olup sizin derslerinize de girmeyebilir. (Bkz: GAÜN Tıp Fakültesi Türkçe)
3-TUS Başarısı: O başarılar tamamen kişisel çalışmaların eseri.
4-Yüksek sıralamalı okul iyidir algısı: Bu kesin bir kural değildir. Puan sadece insanların tercihini göstermede bir belirteçtir.
Umuyorum bu yazı sizin için faydalı olmuştur. Sorularınız için iletişime geçebilirsiniz.
Tavsiye ettiğim bir önceki yazımı okumak istiyorsanız: Tıp Tercihi Yapmak: SDÜ Tıp vs GAÜN Tıp