Bu gün tüm hayatımda aldığım en elegant en ufuk açıcı derslerden birinden aldım ve bunu blogumla paylaşmam gerektiğine karar verdim. Olay beyin cerrahisi stajında geçiyor. Stajın ikinci günü. İlk gününde hidrosefali konusunu anlatmış entelektüel ve bence “hoca” sıfatını sonuna kadar hak eden bir hocamızın dersindeyiz. Hekimlikte yalnızca bilgiye değil, görünüşten hal-tavırlara kadar her şeyiyle önem veren; ders içinde tıp dışı önemli noktalara da değinen bir hocamız.
Hoca derse gelir gelmez derse ilk gün işlediği konu hakkında görüntüleme örnekleriyle başladı. Yeni doğan döneminde hidrosefali tanısı almış hastanın MR görüntülerini görüyoruz, doğduğu ilk günden dördüncü ayına kadar olanları. Gördüğümüz şey hastanın beyninin bir yarısının resmen yok olduğuydu. Tüm sol hemisferi, hidrosefalinin etkisiyle kaybolmuştu. Hoca görüntüleri gösterdikten sonra yorumlamamız için bir soru sordu: “Bu çocuk ileride sizce nasıl bir klinik tablo gösterecek?”. Herkes hocanın nöroanatomi bilgimizi sorguladığını düşünerek cevaplar vermeye başladı. İlk çıkan ses: “Sağ tarafda hemipleji(felç) görürüz.” dedi. Hoca onaylarcasına “Evet, beyin frontal ve pariatal dokuları etkilenmiş dolayısıyla hemipleji diyorsun.” dedi ve kafa salladı. Ardından ilk çocuktan cesaret alan başka birisi de ekledi “His kusuru da olabilir hocam.” hoca yine onayladığını sandığımız bir şekilde çocuğun dediklerini yorumladı. Hoca onayladıkça sınıf cesaretleniyor, herkes nöroanatomi bilgisini konuşturuyordu. Her yeni klinik tablo geldikçe hoca insanları onaylar görünmeye devam etti. Felç, mental retardasyon, duyu kusurları havada uçuşuyordu.
Tüm klinik tablo sıralamalarımız bitince hoca sınıfa “Siz ne kadar pesimistsiniz böyle?” diye serzenişte bulundu. Herkes şaşkın tabi… Ardından dışarıda bir hastanın beklediğini söyleyerek hastayı sınıfa aldı. Hasta babasıyla içeriye girdi. Hoca bebeğin kaç aylık olduğunu sorduğunda 13 aylık olduğu yanıtını aldık. Çocukta dışarıdan göze çarpan herhangi bir bozukluk yoktu. Her şeyiyle normal görünüyordu. Sınıftaki insanlara ve hocamıza ilgisi de tamdı. Babanın dediğine göre bazı kelimeleri de çıkarmaya başlamıştı. Yani ne mental retardasyonu vardı ne de felci…
Ardından hasta gitti. Hoca bize dönüp çocuğun görüntülerine baktığımız hasta olduğunu ve söylediğimiz bozuklukların hiçbirine sahip olmadığını söyledi. İnsan iki ayaklı bir memeli olduğundan beyin gelişiminin 2 yaşına kadar devam ettiğini bunun evrimsel bir adaptasyon olduğunu, bu yaşta erken tedavi edilen çocukların dramatik bir şekilde düzelebildiğini söyledi. Ardından “Siz gerçekten çok pesimistsiniz. Bir doktor hastalarına dair daima optimist olmalıdır. Siz hastanızın iyileşeceğine inanmadığınız müddetçe hastayı iyileştirebilme imkanınız yok. Bir hastanın iyileşebilmesi için gereken şey sizin ve hastanızın iyileşeceğine inanması ve mutlak bir motivasyonla tedaviye tutunmanızdır.” dedi.
Benim için büyüleyici bir ders oldu. Hem 2 yaşına kadar bir bebeğin beyin gelişiminin ne kadar dramatik olabileceğini, hangi durumdan nereye ulaşabildiğini gözlerimle görmüş oldum; hem de doktorluğa -ve de tüm hayatıma- dair asla unutamayacağım kadar etkili ve bir o kadar da önemli bir ders almış oldum. Neticede hoca yalnızca işin hekimlik boyutuna değinmiş olsa da verdiği dersin tüm insan hayatı için geçerli olacağına inanıyorum.