Derler ki: “Her altı senede bir vücudumuzdaki tüm atomlar, tamamen yenileriyle değişir.” Fazlaca basitleştirme içeren bu iddia doğru olmasa da zaman içinde farklı insanlar haline geldiğimiz doğru. Bir sene önceki, iki sene önceki, beş sene önceki hallerimizi yanyana koysak bambaşka düşüncelere, inançlara, görünüşlere sahip bu insanlarla aynı kişi olduğumuza inanmakta güçlük çekeriz. Bizleri geçmişimize bağlayan, evrimin farklı aşamalarında vücutlarımıza dahil olmuş nöral sistemlere sahibiz; yine de ilginçtir ki bu kişilerin biz olduğundan şüphe duymayız.
Üniversitede bana ayrılan altı seneyi doldurdum. Geçmişe baktığımda beni bu güne kadar getirmiş olayları, karakterimdeki, arzularımdaki, zevklerimdeki, hedeflerimdeki ve hayallerimdeki bunca değişimi görmek…
Üniversite hayatıma Gaziantep’te başladım. Eğer bugün tekrar tercih yapma şansım olsaydı, muhtemelen farklı bir seçim yapardım. Kişisel gelişimimime görece önem verdiğim aynı anda depresif anlar yaşadığım iki yılın ardından kendimi Isparta’da buldum.
Isparta’ya geldiğimdeyse kendimi yeniden keşfettim. Bu keşiften kısa bir süre sonra patlayan Covid-19 ise bana geçtiğim yıllar içinde kaybettiğimi düşündüğüm zamanı kapatmak için güzel bir fırsat verdi. Kendimi kitaplara, bilimsel araştırmalara adadım. Günde ortalama 8 saat kitap okur, sporumu yapar, nörobilim ve yazılım kurslarıma devam eder, kaykayıma çıkar ve uyurdum. Anlayacağınız bu süreçte izole bir hayat yaşadım. Gelecekte ne olmak istediğimle değil, bilgi kumbaramı doldurmakla ilgilendiğim bu dönem: kendime en büyük yatırımı yaptığım, kişisel olarak en tatmin olduğum dönemdi.
Dördüncü sınıfa başladığımda Covid-19 hala etkilerini sürdürüyordu. Bu da demek oluyor ki hala zamanım vardı. Bir yandan sosyal hayatıma verdiğim önemi sağlıklı düzeye çıkartırken bir yandan da kendime ne yapmak istediğimle alakalı sorular sormaya başladım. Cevap üniversiteye başlamadan önce bana sorduklarıyla aynıydı: “Bilim üretmek istiyorum.” Tek fark artık bunu kesin bir inançla dillendirebiliyordum. Türkiye’de bilim yapmanın zorluğuna dair olan inançlarım beni farklı fırsatlar aramaya doğru itti. Dördüncü sınıf bittiğinde kesin bir kararla ABD’de Nöroloji uzmanlığı eğitimi almaya karar verdim. Artık ne yapacağımı biliyordum.
Beşinci sınıf başlamadan önceki yaz tatilinde iki haftalık kısa bir tatilin ardından, günde 8 saat bu hayallerim için ders çalışmaya başladım. Kendime ABD menşeili bir şirketten finansal desteği de kapsayan bir sponsor buldum. Bir kaç araştırma projesine dahil oldum. SDÜ Sinirbilim Topluluğu kurulma sürecine bu senede başladım. ABD’de ihtisasa başlayabilmenin ilk ayağı olan Step1’ı geçtim. Step1’a kadar olan süreç her zaman güllerle kaplı değildi. Özellikle maratonun sonuna doğru yorulmaya başlamış artık daha fazla aynı bilgileri tekrar etmek istemediğimi fark etmiştim. Sınavdan sonra İtalya’da, Avrupa’nın en büyük ALS merkezlerinden birisi olan Torino Üniversitesi ALS Merkezinde stajıma başlayacaktım. Ben de stajdan dönene kadar çalışmaya ara vermeye ve uzak kaldığım sosyal hayatıma dönmeye karar verdim.
Verdiğim kararın yanlış olup olmadığını bilmiyorum, ancak bu karar, hayatımla alakalı kurduğum tüm planları değiştirmeye yetecek kadar etkili oldu. Sınav döneminde arama mesafe koyduğum bilgi kumbaramı doldurma sürecine devam etmedim. Senenin başında ne kadar hayallerime bağlıysam, 5. sınıf bittiğinde hayallerime o kadar uzaktım.
5. sınıf biter bitmez İtalya’daki stajım başladı. Rita Levi Montalcini’nin de zamanında çalıştığı böylesine büyük bir kurumda çalışmak, bilhassa Türkiye’de benzerini hiçbir zaman görmediğim laboratuvarlarda vakit geçirmek nöroloji aşkımı son noktaya çıkardı. Çıkardı çıkarmasına ama Avrupa’da gördüğüm yeni yaşam tarzları, fikirler bu güne kadar yaşadığım hayatı, sahip olduğum hayallerimi sorgulatmaya başladı. Hayatıma giren taban tabana zıt bu iki yeniliğin sonucu sancılı bir süreç yaşadım. Her ne kadar laboratuvarda geçirdiğim anlarda kendimi istediğim alanıma tamamen adamak istesem de yeni arkadaşlarımla geçirdiğim dakikalar beni daha mutlu ediyordu. Burada en büyük fark orada tanıdığım insanların benim mentaliteme daha yakın olan insanlar olmasıydı. O noktada kendime sorduğum en büyük soru şu oldu: Gerçekten bunca emek verip istediğim şeye ulaşmak bu kadar önemli mi? Aynı fikirleri paylaştığın insanlarla eğlenmek bu kadar güzelken…
Geri döndüğümde bu ruh hali içindeydim. İçimde kişisel gelişim namına bir parıltı kalmamıştı. Hatta bu dönemde sorunumla alakalı “Yitirmek” başlıklı bir yazı da yazdım. Hoş. Kendimi toparlamak adına ne kadar başarılı olduğum sadece sitedeki yazıların tarihine bakılarak da anlaşılabilir. 10 Kasım 2022 tarihinden beri siteyle hiç ilgilenmediğimi belirtmeliyim.
Aslında bakarsanız üniversitede son sınıfa geldiğimde planlarımda son sene için yeni şeyler keşfetmek, eğlenebildiğim kadar eğlenmek ve kendimi ders düşünerek yormamak vardı. Bu mentaliteyi uygulama bakımından güzel bir sene geçirdim. SDÜ Tıp Fakültesinin son senesinin intörnlere verdiği bolca boş zaman sağolsun kendime yeni hobiler buldum, çok güzel insanlar tanıdım. Amerika sürecini ve diğer kariyer odaklı işleri askıya aldım. Yaptığım işleri minimum dikkat ve sürede yapıyordum. Bu senede kariyer odaklı yaptığım her şey beşinci sınıfta başladığım işlerdi.
Örneğin beşinci sınıfta kazandığım Amerika’da staj hakkım ve Erasmus hakkım vardı. Amerika stajım, vize görüşmesinde yaptığım bir hata ve muhtemelen Türkiye’nin o zamanki siyasi konumu yüzünden vize alamama bağlı olarak yandı. Erasmus Stajım ise aracı kurumun yaptığı hata yüzünden yandı.
2023’ün Şubat ayına geldiğimde artık hayatta bağlanabileceğim bir amacım kalmamış gibi hissediyordum. Uzun vadede dünya üzerinde beni mutlu edebilecek bir şey göremiyordum. Akademik başarı, para, romantik ilişkiler… Hiçbirisi yaşamak için bana gereken motivasyonu veremiyordu. Daha öncesinden girdiğim yolda kalmaya çalıştığım, hedefim olmadan ilerlediğim bir süreç içinde yaşayıp gidiyordum. O noktada ne yapmak istediğimi bilmeyi bırakın yaşamak istediğimden bile emin değildim.
Derken Haziran ayı geldi. Mezun oldum. Mezuniyet günü vize işlerinde oluşan sıkıntılara bağlı olarak Amsterdamda’ki stajımın iptal olduğunu öğrendim. Her şeye rağmen mezuniyet günü mutlu olmayı başarabildim. Bir süre sonra iptal olan stajımın şehrine, beni dünya üzerinde büyülemeyi başarmış güzel Amsterdam’a eksik verilen vizemle gidip güzel bir tatil geçirdim. Bazı şeyleri farklı yapsaydım, şu anda hala o şehirde güzel zamanıma devam ediyor olabilirdim.
Bu aralar çok sık maruz kaldığım iki soru var: “Amerika işi ne oldu?”, “Nereye atanacaksın?”. İkisinin de cevabını bilmiyorum ve ne yapmak istediğimle alakalı en ufak bir fikrim yok. Yaşayıp göreceğiz.
Altı senelik süreçte aynı isimle yaşamış altı insanın hikayesini, kendi hikayemi yazmak istedim. Altı senede tüm atomlarımın değişmese de ben kesinlikle değiştim.