Geçen sene 2020’de okuduğum 84 kitaptan 66 alıntıyı sizlerle paylaşmıştım. Ne yazık ki bu sene, USMLE sınavına çalışmaya başlamamın da etkisiyle, yalnızca 31 kitap okuyabildim. Bu kitaplardan 29 alıntıyı sizlerle paylaşıyorum. Alıntıların sıralarken herhangi bir düzen takip etmek yerine, kişisel tercihlerime göre sıraladım. İyi okumalar.
1- Mars’ta Bir Antropolog – Oliver Sacks
Dünya bize verilmemiştir, bitmek tükenmek bilmeyen tecrübelerimiz, sınıflandırmalarımız, belleğimiz, çağrışımlarımızla onu biz kurarız.
Yapı Kredi Yayınları, Sayfa 112
2-Zihin Felsefesi/Çağdaş Bir Giriş – John Heil
Zihin söylemi ruhlar ya da filojiston üzerine konuşmaya benzer: Duyumsayan yaratıkların davranışını açıklarken alışılagelmiş şekilde onlara başvururuz, halbuki zihinden bahsetmeyen daha iyi açıklamalar mevcuttur… Elemecilik, davranışı açıklamak için ortaya konulan bilimsel çabanın içerisinde artık zihinsel kategorilerin yerinin olmadığını öngörür. Fakat bu gerçekleşse bile, zihinler ve zihnin durumlarının gündelik dilde varlığını tüm gücüyle sürdüreceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Günümüzde kimse güneşin dünyanın etrafında döndüğünü düşünmez, fakat güneşin doğuşu ve batışı hakkında konuşmaktan da vazgeçmez.
Küre Yayınları, Sayfa 230
3-Sfenks Edgar – Allan Poe
Bu duygu bende ve bir çok tanıdığımda yaygın olan bir duygu. Bu kadar vahşi ve soğuk bir duygunun bu kadar yaygın olması beni, kendime dair endişelendirmiyor da değil. Sevilmenin, nefreti tetikleyebilmesi gerçekten çok üzücü. Yazarı, bu duyguyu yakalayıp, bize güzel şekilde gösterdiği için tebrik etmeliyiz.
Çok geçmeden içimde ona karşı bir hoşnutsuzluğun büyüdüğünü hissettim. Umduğumun aksi bir durumdu bu; nasıl ve neden olduğunu bilmiyorum ama onun bana olan düşkünlüğü beni tiksindiriyor, huzursuz ediyordu. Bu tiksinti ve huzursuzluk yavaş yavaş keskin bir nefrete dönüştü.
Can Yayınları, Sayfa 25
4- Maymun ve Öz – Aldous Huxley
Ama tarihinizi hatırlayın. Eğer sosyal dayanışma istiyorsan, ya dışarıda düşmanların ya da baskı gören bir azınlık olması gerekir. Bizim dışarıda düşmanlarımız yok, öyleyse Ateşlilerimizden mümkün olduğunca yararlanmamız lazım. Onlar, Hitler’in baskısı altındaki Yahudiler, Lenin ve Stalin’in baskısı altındaki burjuvalar, Katolik ülkelerdeki heretikler ve Protestanların baskısı altındaki Katolikler gibiler. Bir şey yolunda gitmediğinde, bu hep Ateşlilerin hatasıdır. Onlarsız ne yapardık bilemiyorum.
İthaki Yayınları, Sayfa 114
5- Maymun ve Öz – Aldous Huxley
Yapmamız gereken seçim ekmek ile bayraklar arasında. Ve bayrakların, neredeyse oy birliğiyle seçtiğimiz şey olduğunu söylemem gerek.
İthaki Yayınları, Sayfa 45
6- Adem İle Havva’nın Güncesi – Mark Twain
Tam tersi oldu! Onların çocuklarını çağlar boyunca, henüz kendileri dünyada bile yokken işlenen küçücük bir hata yüzünden cezalandırdı. Hâlâ da cezalandırmaya devam ediyor. Üstelik ılımlı bir şekilde mi? Hayır, gaddar bir şekilde. Bu tür bir varlığın çok iltifat almadığını düşünebilirsiniz. Hayal kırıklığına uğrayacaksınız: Dünya ona Adil, Haklı, İyi, Merhametli, Affedici, Dürüst, Sevgi Dolu, Ahlakın Kaynağı gibi sıfatlar yakıştırıyor. Bu alaycı sözler ona her gün, dünyanın her yerinde söyleniyor. Ama alaycı olduklarının farkında değiller. Hayır, ciddiler: Yüzlerinde hiç gülümseme yok.
İthaki Yayınları, Sayfa 83
7- Adem’den Önce – Jack London
Jack London her kitabında olduğu gibi, bu kitapta da size karakterlerin duygularını ustalıkla hissettiriyor. Kendinizi ana karakterin yerine koyup, 50 bin yıl önce yaşamış şempanze-insan arasında bir varlık gibi hissediyorsunuz. Evrim biliminin henüz emekleme döneminde olduğu zamanlar yazılmış bu kitap, alternatif bir geçmiş tarih hissettirmesi açısından kesinlikle eşsiz. Herkese şiddetle tavsiye ediyorum.
Gölgeler uzadıkça Tezcanlı’yı daha büyük bir şevkle takip ediyor ama bir türlü yakalayamıyordum. Beni umutsuzca benden kaçmaya çalıştığına inandıracak şekilde davranıyor ve bu zaman zarfında hep bir adım ötemde kalmayı başarıyordu. Vakti, karanlığın çökmeye başladığını, et yiyen düşmanlarımı, her şeyi unutmuştum. Tezcanlı’nın aşkıyla aklım başımdan gitmiş, yanına yaklaşmama izin vermediği için kızgınlıktan çılgına dönmüştüm. Bu kızgınlığın, ona duyduğum arzunun bir parçası olması ne kadar ilginçtir.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sayfa 115
8- Bir Kuzey Macerası – Jack London
Birisi iskorbitten gitmişti; ötekinin ortağı elindeki altınla birlikte son yemeğini çalıp sıvışmış, üçüncüsü beyaz suratlı bir boz ayının hışmına uğramış, dördüncüsü avlanmaya çalışırken açlıktan ölmüştü; bir an bile ayrılmak istemedikleri altınlarının yanı başında, biri bu şekilde, öbürü şu şekilde ölüp gitmişlerin listesi böylece uzayıp gidiyordu. Biriktirdikleri değersiz altınlarsa ancak rüya da görülebileceği gibi kulübenin zemininin rengini sarıya çevirmişti.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sayfa 37
9-Müfettiş – Nikolay Gogol
Çok zeki olmanın, hiç zeki olmamaktan daha kötü olduğu zamanlar vardır.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sayfa 17
10-Beat Kuşağı, Hippi Değil Hipster – Diane Huddleston
Bu ve bundan sonraki 4 alıntı, Beat kuşağının en önemli yazarı Jack Kerouac’tan gelecek. Ayrıca Beat kuşağını anlatan “On The Road” filmini izlemenizi tavsiye ediyorum.
Beat kuşağı, 1940’larda başladı, 1957’de popüler oldu ve 1960’ların başında sönmeye başladı. Asi sesleri, Amerikan kültürünün anlamını ve değerlerini, düzenin kurallarla belirlediği yaşam şeklini sorguladı. Popüler kültürle caz müziğini tanıştırıp, zenginleştirdiler. Doğu mistisizmine ve Budizm’e olan ilgiyi körüklediler. Yazarları sansürden kurtardılar, yerli halka saygı duymayı ve toplumsal farkındalığı beraberinde getirdiler.
Sub Yayınları, Sayfa 33
11-Yolda – Jack Kerouac
Bu kitapla ilgili daha önce bir yazı yazmıştım. İlgilenen okuyucular buradan o yazıyı okuyabilir.
Çocuklarımız günün birinde bu fotoğraflara hayretle bakacak ve ebeveynlerinin düzenli bir hayat yaşadığını, sabahları kalkıp hayatın kaldırımlarında gururla yürüdüğünü sanacaklardı; aslında yaşadığımız hayatların ve gecelerin bu sefil deliliğini, isyanını, cehennemini, o anlamsız yol kabusunu hayal bile edemeyeceklerdi.
Siren Yayınları, Sayfa 296
12-Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar Jack Kerouac, William S. Burroughs
“Yani öylece bekliyorsun. Hep yarın, yarın… ölene kadar bekleyeceksin. Ne düşünüyorum biliyor musun? Bence bu Phillip kompleksi Hrıstiyanların cennetinden farksız, ihtiyaçtan doğmuş bir ilüzyon, bulutlu ve sisli bir platonik hiçlikte salınıyor, başarı hep köşenin ardında ama asla şimdi burada değil.
Sel Yayıncılık, Sayfa 22
13-Yeraltı Sakinleri – Jack Kerouac
Yumuşacık güneş, çiçekler, yolda yürüyor ve düşünüyordum, “Neden canımın sıkılmasına izin vermişim ki eskiden? Neden bu kafayı kırarak, sarhoş olarak, öfke krizleriyle ya da herkesin çevirdiği o numaralarla telafi etmeye çalışmışım ki?” Bunları yapıyor insanlar çünkü orada olana dair berrak bir kavrayış dışında her şeyi istiyorlar.
Siren Yayınları, Sayfa 46
14-Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi
İnsanlar kaçınılmaz olarak unutur çünkü.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sayfa 37
15-Sırça Köşk – Sabahattin Ali
Ülkece ekonomik krizin pençesinde boğuştuğumuz şu günlerde sık sık aklıma bu soru geliyor. Türkiye’de aynı işi, aynı kalitede yapan emek sahibi; neden Amerika’daki mevkidaşıyla aynı ücreti almıyor? Neden Amerikalılar kadar refah içinde yaşayamıyoruz. Sorunun cevapları bu kitapta. Türk halkının özeti niteliğinde olan bu kitap, sorunun yöneticilerimizde olmadığını; yöneticilerimizin halkın bir tezahürü olduğunu tokat gibi suratımıza vuruyor. Eğer siz de “Abi “1984” Türkiye’yi anlatıyor yaa.” diyenlerdenseniz; işte bu kitap Türkiye’yi anlatıyor. Türkiye’de yaşıyor ve aynı soruları kendinize soruyorsanız, mutlaka okuyunuz.
“Evet, yüzümü yağlı, yapışkan bir şey gibi kaplayan bir gülümsemeyle onun gözlerinin içine baktım. Hayatımda hiçbir zaman, bu sigara ve kibrite karşı yüzümü kaplayan sırıtmanın aşağılıklığını unutmayacağım. Hiç bir dayak, hiçbir hakaret suratımdaki o yılışık gerilme kadar, asla görmediğim hâlde bir ayna karşısındaymışım gibi şimdi bile gözlerimin önünde duran o sırıtma kadar beni kahretmemiştir. Düşünün, bir insanın celladına gülümsemesi, kendi yumuşaklığıyla onu yumuşatabileceğini sanması kadar gülünç, adi şey olur mu?
Karbon Kitaplar, Sayfa 160
16-Tembellik Hakkı – Paul Lafargue
Amerika’da makineler, tereyağı imalatından buğday biçmeye dek tarımsal üretimin tüm kollarına yayılmıştır. Neden peki? Hür ve tembel Amerikalı, Fransız köylüsü gibi öküzce bir yaşam sürmektense ölümlerden ölüm beğenmeyi yeğleyeceği için. Bizim şanlı Fransa’mızda pek zahmetli, ağrılı, sızılı bir iş olan toprak işçiliği Amerika’nın Batı’sında açık havada, oturarak ve keyifle pipo tüttürerek yapılan bir hoşça zaman geçirme etkinliğidir.
Can Yayınları, Sayfa 40
17-Ekonomi, Görülen ve Görülmeyen – Frederic Bastiat
Neden piyasa özgürlüğü sorusuna örnekler üzerinden basit, etkili ve ikna edici cevaplar veren, okuması keyifli bir kitaptı. Okumayan ve bu alana ilgi duyan okuyuculara tavsiye ederim.
Bir ihtiyaç yerine diğerinin, bir meslek dalı yerine diğerinin destek görmesinin daha acil, daha ahlaki, daha akılcı olduğu söylenebilir mi? Bu temelde bir itirazım olacak. Şunu diyebilirim: Vergi veren vatandaştan altmış bin frank alarak çiftçinin, kazı işçisinin, marangozun, nalbantın kazancını azaltıyor ve şarkıcı, kuaför, dekoratör ve kostümcülerin kazancını arttırıyorsunuz. Bu ikincisinin daha önemli bir sınıf olduğunu kanıtlayan hiçbir şey yok. M. De Lamartine böyle bir iddiada bulunmuyor, tiyatro sektöründe çalışanların en az diğerleri kadar üretken ve verimli çalıştığını söylüyor. Tiyatro sektöründe çalışanların, diğer sektörlerde çalışanlar kadar üretken ve verimli olmadığının en büyük kanıtı şudur; Birincisi, ikincisinin vergileriyle sübvanse edilmektedir.
Liberus Yayınları, Sayfa 32
18-Genç Kral – Oscar Wilde
“Kadınları yeterince anlamıyorum,” diye cevap verdi. “Azizim Gerald,” dedim “Kadınlar sevilmek için vardır, anlaşılmak için değil.”
Can Yayınları, Sayfa 50
19-Einstein’dan Ötesi – Michio Kaku ve Jennifer Thompson
Eski zamanlardan beri sorulmakta olan “madde nedir?” sorusunun basit yanıtı, maddenin sicimin tıpkı Sol veya Fa notaları gibi farklı kiplerde titreşen parçacıklardan meydana geldiği şeklindedir. Sicim tarafından yaratılan “müzik”, maddenin kendisidir.
ODTÜ Yayıncılık, Sayfa 6
20-Şölen/Dostluk – Platon (Eflatun)
Seven bir insan desteklemek için hepimiz neler yaparız? Kötü saydığımız bir iş için yapar mıyız bunları? Birisini elde etmek güzel, elden kaçırmak çirkin sayılır bizde. Elde etme işinde biz sevenin en olmayacak serüvenlere katılmasını hoş görürüz, bundan başka neyin peşine düşsek, neye can atsak, felsefenin en acı yergilerine uğrarız. Sevgililerin birbiri için yaptıkları biri çıkıp da para, mevki, iktidar elde etmek için yapsa, dileğine varmak için yalvarıp yakarsa, yeminler etse, kapı önlerinde yatsa, hiçbir kölenin katlanamayacağı köleliklere katlansa, dostlarını da, düşmanlarını da karşısında bulur;
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sayfa 19
21-Martı – Anton Çehov
Söyleyecek başka bir şey bulamadılar mı gençlik, gençlik, gençlik derler…
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sayfa 25
22-Rubailer – Ömer Hayyam
Bu kitabı okurken aklımda olan bir soru vardı: Bu zat, bu günün Türkiyesinde, bu dizeleri yazsa hapse düşmesi kaç gün sürerdi?
Şarap küpü önüne serdik seccademizi;
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Sayfa
Şarap yakutuyla adam ettik kendimizi
Umudumuz, meyhanede yeniden bulmak
Camide, medresede yiten günlerimizi
23-Zihninizi Nasıl Değiştirirsiniz?: Yeni Psikedelik Bilimi Bilinçlilik, Ölme, Bağımlılık, Depresyon ve Aşkınlık Hakkında Bize Ne Öğretir? – Michael Pollan
Kitap güzel olsa da, çevirisi gerçekten rezaletti. Bu alan ile ilgili hiçbir şey bilmiyorsanız FluTv’nin yaptığı bu videoyu izleyip kısaca bilgi sahibi olabilirsiniz. Amazon’da şöyle bir yorumda bulunmuştum, aynen kopyalıyorum:
“Kitabın çevirisi gerçekten acayip kötü yapılmış. “Mycelium Running” isimli kitap ismi (Türkçe çevirisi olmamasına rağmen), “Koşan Miselyum” ; “Stoned Ape Theory” ise “Taşlaşmış Maymun Teorisi” olarak çevrilmiş. Bu iki çeviriyi sadece örnek olsun diye veriyorum. Sadece kalıplar değil ayrıca cümle yapıları da bozuk ve ne anlatıldığını anlamanız mümkün değil. 120. sayfaya geldiğimde kitabın Türkçe çevirisini bırakıp İngilizce versiyonuna geçiş yaptım. Ancak 4 puan vermemin sebebi kitabın aslının çok iyi olması ve yeniden alevlenen bir bilim dalı için Türkçe kaynak oluşturmasıydı. Umuyorum bu ve bu alandaki benzer kitaplar Türkçeye daha güzel şekilde çevrilir.”
Bir psikedelik madde raftaki tüm kutuları indirmekten, onları açmaktan, incelemekten ve en bilindik parçaları bile, sanki ilk kez ışık altında görüyormuşçasına parlayıncaya kadar hayali bir şekilde ovalamaktan sorumludur.
Salon Yayınları, Sayfa 281
24-Siddhartha – Hermann Hesse
Öyle sanıyorum ki, ne kadar Samana varsa hiçbiri, ama hiçbiri Nirvana’ya ulaşamayacak. Ele geçireceğimiz tek şey kimi avuntular, kimi duyarsızlıklar olacak, birtakım beceriler elde edeceğiz ve bunlarla aldatacağız kendimizi. Ama asıl önemli olan şeyi, o yollar yolunu bulamayacağız.
Can Yayınları, Sayfa 28
25-Hippie- Paulo Coelho
Kitap bana çok güzel duygular yaşattı. Gençlikle, gezmeyle, kendini keşfetmeyle ve aşkla ilgili çok fazla şey düşündürdü. Hatta kitabın Türkiye’de geçen bölümleri, özellikle ilk LSD’sini İstanbul Kapalıçarşıda kullanan kızın olduğu bölümü okumak çok keyifliydi. Kitap bir yerde “Before Sunset” ‘ten bir sahne yaşanacak diye düşünmedim değil. Tavsiye ediyorum.
Tanrı’dan dileğim – Tanrı var mı yok mu bilmesem de var olduğunu ve şu an bana kulak verdiğini ümit ediyorum- kendimle baş başa kalmaktan memnuniyet duymama bir daha asla izin vermesin. Birine ihtiyaç duymaktan hiç korkmayayım, acı çekmekten de, çünkü acının giremediği gri ve karanlık bir odadan büyük bir ıstırap yoktur şu hayatta
Can Yayınları, Sayfa 257
26-Pahalı Dersler – Anton Çehov
Yalanları gerçek, çirkini güzel diye kabul ediyorsunuz. Eğer olağanüstü bir nedenden dolayı elma ve portakal ağaçlarında birden bire yemiş yerine kurbağa ve kertenkele yetişecek olsa yahut güller terli beygirlerin kokusunu vermeye başlasa hayrete düşersiniz. İşte ben gökleri yerle değişen sizlere böyle hayret ediyorum.
Can Yayınları, Sayfa 49
27-Güzel Yazmanın Püf Noktaları – Stephen Wilbers
“Okuyucular ilk önce yazan kişi ile özdeşleşirler, kişinin ne hakkında yazdığı ile değil… Yazarın üslubuna’ tepki gösterdiğimizi düşünüyor olabiliriz; aslında onun kelimelerle ifade ettiği karakterine tepki gösteriyoruz.”
Pay Kitap, Sayfa 227
28-Sanat 101 – Eric Grzymkowski
Mağara resimlerinin büyük çoğunluğunun odağında eski insanların gündelik hayatta karşılaşıp avladığı büyükbaş hayvanlar vardır. Bu hayvanlar, bulundukları bölgeye bağlı olarak kürklü mamut gibi otçullar ve diğer büyük hayvanlardan, Afrika ve Asya’da yaşayan aslan ve kaplan gibi yırtıcılara kadar uzanmaktadır. Dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan mağara resimlerinde el izleri bir hayli yaygın olsa da gerçek insan tasvirleri oldukça az ve birbirinden uzaktır. Bu tasvirler ise nadiren hayvan tasvirleri gibi ayrıntılı çizilmiştir. İnsan tasvirlerinin neden bu kadar az olduğu tam olarak bilinmiyor. Bazılarına göre atalarımız insanın resimsel temsillerini yasaklayan tabulara sıkı sıkıya bağlı kalmış olabilirler. Aynı şekilde bitki ve manzara resimlerine de pek rastlamıyoruz.
Say Yayınları, Sayfa 247
29-Kum Adam – E.T.A. Hoffmann
Belki, ey okurum, o zaman hiçbir şeyin gerçek yaşamdan daha şaşırtıcı ve garip olmadığına ve yazarın onu yalnızca mat biçimde zımparalanmış bir aynadaki karanlık yansıma gibi ele alabileceğine inanacaksındır.
Can Yayınları, Sayfa 24